27 Haziran 2006

İnsanlar Alemi'ne Dair Not

İnsanlar Alemi'nde tarih tekerrürden ibarettir. Türlerin spesifik özellikleri bu şekilde oluşur.

7 Haziran 2006

kimi kandırıyorum?

etikliye sütüklüye karışmam. herkese olabildiğince insancıl yaklaşırım. çoğu zaman kendini zedeleyen insanlarla karşılaşırım. kandırmak istedikleri ne olursa olsun artık pek de önemsemiyorum isteklerini. bazen triplere giriyorum, bir anda geceyarısı şovalyesi oluveriyorum. kandırma yöntemlerimin kişisel etik ve uzantısı adaletimle bağdaşmadığı noktada elimdeki tırpanla karşımdaki ruhun kafası uçurmak istiyorum. gene de yapmıyorum. aslında yapmalıyım, aksi takdirde vücut ters bir tepki weriyor. yani birinin beni kandırdığını hissettiğimde ani bir refleksle cewap wermeliyim. bazı noktalarda insanların belinden kırılması gerekiyor. çok da kibar olunmamalı. rahatsız olduğum bireyin bulunduğu ortamda açıkça konuşmayı, mümkünse kafasını sikmeyi tercih ediyorum.

ancak genel olarak kandırmak her bireyin yaşamının bir parçası adeta. keza saf gerçeklik denen olgunun belirsizliği ve bir de ona katlanma güçlüğü; etrafı rengarenk yaşamlar ve objelerle dolu bizler için pek de mümkün görünmüyor. saf gerçekliğe "katlanılsa" dahi sonuçta; birey de farklı bir algılama sürecine dahil olacak ardından iletişimde kopukluklar yaşanacaktır. kendimden biliyorum; bazı anlarda da karşıdakinin paylaştığı anı "ben olsaydım" diye yaşamaya başlanıyor. sonuç olarak artık arada bir iletişim problemi yaratılmış, üzerine de çözümler geliştirilmek isteniyor. girilen yol sıkıcı ve duvarlarından yosunlar akıyor. çok geç siktir diyebiliyorum. ama siktir demeyi de çok sewiyorum. ya da tam metni ile " git kendini çok siktirmeden " demek daha anlamlı.

öte yandan kendimi paylaşırken şuna çok dikkat ediyorum. kandrımayı bir yaşam biçimi haline getirmiş insanlarla kendimi çok az paylaşıyorum. hatta çoğu zaman yanıltıcı bir karakter takınarak benden uzaklaşmalarını sağlıyorum. onlarla aramdaki mesafeyi ayrı tutuyorum. geçtiğimiz günlerde bir arkadaşım başka bir arkadaşımla aramda geçen olayda, aynı yerde kendisi olsa aynı tepkiyi kendisine göstermeyeceğimi söyledi. ewet öyledir. kendini kandıranından tut, karşısındakine kendi üzerindeki boku atana dek çeşit çeşit arkdaşaım oldu. çoğu da hala arkadaşımdır ancak ne sikime ihtiyaçtan yer kaplıyorlar bilmiyorum.
tüm bu durumların çakışmaması için kişisel obejektifliğimi de vurgulamak gerekecek. şöyle ki; her n'olursa olsun olayı değerlendirirken tüm tarafların haklı yönlerini ve kişisel özellikleriyle - tabi tanıdığım kadar - haksız oladukları noktalarını kendi içinde bir objektiflikle belirleyip önüme koyuyorum. sonrasında da süreç işliyor. yani uzun uzun düşünüyor, kendi "ahlaksızlğım" dahilinde yiğidi öldürüp hakkını yemiyorum.

bu tavrı kandırdığım zaman olduğu kadar (kendimi) kandırdığım zaman da takındığımdan; vicdanımın sesini çok fazla dinliyorum. bunu yaparken mantığımı dewre dışı bırakmamayı öğrendim. eğer ki mantık dewre dışı kalırsa, yazının başında da bahsettiğim gibi bünyede dewrik semptomlar baş gösteriyor.

bir nevi içiçelik. gözümüzün önündeki en bilindik plan ne olursa olsun; sonucunu değerlendirirken olayın tümünden gelip her parçasını didik didik ediyorum. parçalanmış tüm parçalar, anlatamadığım ancak bildiğim, bir şekilde bir araya geliyor. tüm kandırmalar gerçektir sonucuna varılıyor. ancak ilk bakışta kandırma sözcüğü hepimiz için negatif bir durumu ifade ediyor.

iyi ya da kötü diye bir ayrıma gitmeyi hiç bir zaman tercih etmedim. kelimelerin dahi çoğu zaman kalıplara sıkıştırdığını düşünüyorum. bu son zamanlarda az kitap okumamla ilintili olabilir, genele yoramıyorum. her ne olursa olsun; kişilerin dawranışlarına olumsuzlukları koymuyor, orada zaten varolduklarını bilip uzak tutuyorum. soran olursa da, bana yakınlığına göre fikrimi söylüyorum.

kendimi tamamiyle açtığım insanlar ve tamamen kapalı yaşadığım insanlar olarak iki gruba ayırıyorum hayatımdakileri. ilk gruba dahil olanlara, istedikleri herşey hakkında bilgi werebilirim ki bilgi en değerli "şey"dir diye düşünüyorum, katılmayanlar olabilir. bana birini sorduklarında ise net bir şekilde fikrimi belirtirim. benim için alakasız biri ise de hiç bi'iey söylemem. ya neden merak ettiğini sorarım ya da absürd bir cewap weririm. bunu çok ciddi yaparım, karşıdakinin neyi nasıl algıladığını önemsemem. bir çeşit kandırma mı? belki..
sonuç olarak herkes kadar kendi içimde yaşadığım kandırmacaları kendime maleder, toplumda kalıcı görmediğim bireylere hiç bi'şey aksettirmem. o yüzden de arkadaşlıktan çok dostluğuma değer werir, halk arasındaki tabiriyle; dostlarımın yanında yalanımla gerçeğimle yaşarım.

29 Mayıs 2006

ARANIYOR !!

Kaan Ertem karikatürlerinden fırlayarak bilinçlendirmeye şiddetle destek olacak gönüllüler aranıyor. Gönüllülerin aşağıdaki özelliklerden birini taşıması gerekmektedir:

Erkut Abi
Öğreten Adam
Kıllanan Adam
Zıcan Adam


Budaklı meşe odunu tekniği bilmek bir artı olarak kabul edilecektir.

Deniz Ökküzü

Denize atacağı çöpleri evden torbasına atıp vapurda denize boşaltan cinse deniz öküzü denir. İnsanlar aleminin soyu tükenmek bilmeyen bu cinsi budaklı meşe odunu tekniğiyle ehlileştirilir, yola getirilir.

16 Şubat 2006

Al birini, Vur ötekine

yer b.taş sahildeki çaycı.sağda duwar dibinde olan.hani o duwar da güzel bir alandı,dolmabahçe kültür gibi bi'şeydi,sergi,fuar atraksiyonları olurdu.sonradan tayyip efendinin yawru dolmabahçe zewkini tatmin etmek için ona mekan yaptılar.

neyse efenim,günlerden c.tesi.saatlerden de 14:10..ben üst kısımda tam iki çaycıyı ayıran demirin de en sonunda denize bakar bir şekilde sewgiliyi bekliyorum.sewgiliyi bekliyorum çünkü bir aydır doğru düzgün görüşemedik.neyse esas hatun geldi oturduk,tatilde neler yapıldı dinleniyor.tabi yakın markaj oturuyoruz,o kolumun altında,ben yüzüne 10 cm ama konuşuyoruz yani.bir durum yok.fakat bir durum geliyor yakın zaman içinde.çaycıda yeni çalışmaya başlayan eleman gelip aynen durumu aktarıyor: "abi biraz daha düzgün oturursanız,rahatsız oluyorlar." NÖÖÖÖ!!?? numaralı bakışımı attım 'nası yani' diye sorucaktım ki,yıllardır gece gündüz gittiğim için direk orda bulunan sorumlu insan kazım abinin (onun da amına koyim) yanına gittim,'nedir abi' dedim.şöyle dedi: 'burda kameralar war,böyle uygunsuz görünce bizi uyarıyorlar'..'kim uyarıyor kazım abi?'...kazım da yanlarına gidemem sandı heralde ki direk beleş çay içip,kendini bok sanan - ki ööleler - siwilleri gösterip 'işte ordaki boşbakanlığın siwil polisleri' dedi..benim motor iyice ısınmaya başladı tabi.döndüm şöyle bir süzdüm ibneleri,4 götdaş yanyana oturmuş,siki taşağı yaymış etrafa caka satıyorlar.gittim yanlarına,gayet sakin bir formdayım ve: 'iyi günler,(boşbakanın inini gösterek)buranın güwenliğinden siz mi sorumlusunuz?'gelen cewap,'sen kimsin,kim gönderdi bunu buraya?'lan amına kodumun çocugu insan ol lan biraz.'bu' ne demek...neyse tabi orda bir renk wermemeye çalışıyorum.anlattım işte mewzuyu,böyleyken böyle,böyle uyarıyormuşsunuz burayı'...'walla birader bizim bi uyarımız yok ama siz de adabınızı bilin'..

1 2 3 4 5 ......artık iyice kaydı benim gözler tabi,adamla bi'şey konuşuyoruz direk akıl weriyor.hadi onu da bir şekilde duymadım,bilmiyorum..bu arada biri de kimliğimi aldı,g(enel)b(ilgi)t(arama)'yi öğrenmek için telefonla cebelleşiyor.kimlikleri de görmüş olduk bu sayede karşılıklı.

ben baktım bu adamla anlaşamıycam,iyi polis suratlıyla konuşuyorum.işte bana mekan isterse uyarır diyor falan,ben de uyaramaz demedim,gene tuttum,zor tuttum ama bir kafanı sikiim dememek için.anlattıkça anlatıyor en gelenekselinden,ben de bitsin gidicem ulan diyerek gözlerine bakıyorum,arada da 'ama' diyip çok yüklenmemesi için yawaşlatıyorum elemanı.bu anlatırken o kötü suratlı polis bi'şey dedi,ben de 'olur mu öyle şey beyfendi,aile war da ne kadar uygunsuz olabiliriz ki?!' dedim.demez olaydım,asıl bomba ardından geldi..

-'zaten görsem ben uyarırım uygunsuz durumunuzu'

bunu dedi ya,artık kayış mı koptu dersin,filim mi bitti her ne dersen..o anın karardıgını hatırlıyorum bir saniyeliğine.kimliğimi aldım,sewgilimin yanına gittim,toparlandık,kazım abiye de 'bundan sonra böyle olucak anlaşılan,bir daha gelmiyoruz abijim,kolay gelsin' dedim,o hala konuşurken ordan uzaklaştım we ankaranın o pis hawasının şehri nasıl esir aldığını anladım.ewet arkadaşlar bu orospu çokcukları insan yaşamının sınırlarını çizmişler we bunu insanın ne olduğunu bilmeyerek yapıyorlar.şunu anladım ki bu adamlar yarın öbürgün düşündüğümden de uç işler açıcaklar başımıza.bu orospu çocuklarının en belirgin özelliği de haywan olamamaları.iki arada kalmış sperm parçaları bunlar.ööle anne karnına falan girmemişler,direk ayaklı spermler.proteinden başka bi sik diiller.hepsinin ağzını yüzünü ssss....

NoT: ya dil için kusura bakmayın,uzun zamandır küfür etmiyordum ama bir yere kadarmış.

Şikayet Fucktörü

Bugün işyerinde denk geldiğim canlı türü ilkokulda "örtmanım ahmet saçımı çekti, merve kıçımı teklemedi" tarzındaki mantığı burada işletiyor, tebrik ediyorum kendisini. "Patronum arkadaşlar yemeği yavaş yiyor, kalkmıyorlar ki ben yiyim" yaklaşımına mı dumur olayım yoksa bu kavramı müdür yetkisi verilmiş birimden duyduğuma mı bilemiyorum.

İnsanlar alemi maceralarla dolu, her dakikası ayrı heyecan. Bir alem şu insanlar.

Yayınlanma tarihi: 15.02.2006

Korkak kamil

Bugün korkak kamil ile tanıştım. Kendisi bir süredir varlığını bildiğim, muhabbet ettiğim biriydi ama bugün kendisi benim nezdimde bir sıfat sahibi oldu.
Korkak Kamil sert gözükmeye çalışan kafası karışıklardan. Adımlarını atarken önüne bakıyor korkarak, bir sonraki adımda yerde çukura basacakmış gibi yürümekten çevresine bile bakmıyor, yavaş ve gereksiz bir yorgunlukla yürüyor. Garip bir bünye kendisi, durduk yere korkuyor. Bilmediklerinden korkuyor, kortuğu için araştıramıyor, araştıramadığı için bilmiyor... Kararlarını korkularından yola çıkarak veriyor. Tek ve büyük bir sonsuz döngüye sıkışmış hayatı ile insanlar aleminin nadide bir parçası Korkak Kamil.

Bir alem şu insanlar ...

yayınlanma tarihi: 24.11.2005

15 Şubat 2006

İnsanlar Alemi nedir?

İnsanlar alemi garip bir dünya. İnsan dediğimiz varlık kendi varlığını sürdürebilmek için yaptığı gariplikler bir yana, kendi içinde de birbirini yoketmekte. Garip bir oluşum, incelenesi.

Merceklerimizi bu aleme çevirip bakıyoruz. Belgeselimize hoş geldiniz...